Popüler Yayınlar

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Farkına Geç Vardığımız Nimet: Yakını Görme


İnsanoğlu uzağa ve yakına odaklanabilen kameralar yapabilmek için çok uzun mesailer harcamış, pek çok merhaleden sonra özellikli objektifler icat etmiştir. Başlangıçta basit çekimler yapabilen bir ila üç mercekli objektifler kullanılırken, bir çiçeğin üstündeki çiğ tanesi veya o çiçeğe konmuş bir arının fotoğrafını daha iyi bir şekilde çekebilmek için günümüzde yedi ila on mercekli objektifler kullanılmaktadır. Acaba insanoğlu, Allah'ın (celle celâlühü) bahşettiği gözün, uzak ve yakındaki değişik renk ve şekilleri görme kabiliyetinin ne kadar farkında? Maalesef birçok şeyin değerini kaybedince anlayan insan, yakını görebilme nimetini de 40 yaşından sonra yakındaki yazıları gözlüksüz okuyamadığı veya iğneye iplik geçiremediği zaman ancak anlamaya başlar.

Peki, ne oluyor da gözlerimiz 40 yaşından sonra hâlâ uzağı net görebilirken, yakını net görememeye başlıyor? Bunu anlayabilmek için gözün yapısını ve görme fonksiyonunu incelemek gerekir. 

İnsan gözünün yapısı ve görme
Gözün dış kısmı, önde saydam tabaka (kornea) devamında da sert tabakadan (sklera, göz akı) müteşekkildir. Sert tabakanın iç kısmında damarsı tabaka (üvea) bulunur. Göz küresinin en iç kısmında ise ağ tabaka (retina) denen sinir tabakası olup, bu tabaka göze gelen ışınları elektrik sinyallerine çevirmekle vazifelidir. Gözün renkli kısmı olan irisin ortasındaki açıklığa gözbebeği (pupilla) denir. Gözbebeğinin hemen arkasına göz merceği yerleştirilmiştir. Net bir şekilde görebilmek için cisimlerden yansıyan ışınların retina tabakasındaki sarı noktaya (fovea) odaklanması gerekir. Fotoğraf makinelerinde görüntüyü filme mercek sistemleri odaklarken, gözde kornea ve göz içi merceğine bu vazife yüklenmiştir.

Korneanın kırma gücü sabit olup, 43 diyoptri civarındadır. Göz merceğinin kırma gücü ise istirahatta yaklaşık 20 diyoptridir. Bu iki yapı sayesinde, dış ortamdan gelen ışınlar, belli oranda kırılarak retinaya odaklanabilmektedir. Retina tabakasına gelen ışınlar kodlanarak elektrik sinyallerine çevrilir. Daha sonra, bu elektrik sinyalleri görme siniri (optik sinir) vasıtasıyla beyinde ilgili bölgelere yönlendirilir. Görme sinirindeki uyarıların çoğu, beyindeki görme merkezine (oksipital korteks) ulaşır. Görme merkezine ulaşan kodlanmış bu elektrik sinyalleri, beyinde görüntü hâline dönüştürülür ve böylece cisimleri görmüş oluruz. Görme sinirinden gelen uyarıların bir kısmı görme merkezinin dışında göz hareketleri, ışık refleksi ve biyolojik saatle (sirkadiyen ritim) ilgili bölgelere ulaştırılır. 

Merceğin vazifesi ve akomodasyon
Altı metreden daha uzaktaki cisimlere bakarken kornea ve merceğin kırma gücü (43+20=63 diyoptri) cisimlerin görüntüsünü retinaya odaklamaya yeter. Fakat daha yakına bakıldığında cisimlerin görüntüsünün retinaya odaklanabilmesi için ilâve bir kırıcılık gücüne ihtiyaç vardır. Makinelerin objektiflerinde bu iş, mercek sistemlerinin hareketleriyle sağlanır. İnsan gözünde korneanın kırma gücü değişmediği için bu ilâve kırma gücünü karşılama görevi göz merceğine yüklenmiştir. Bu görevi yapabilmesi için damar içermeyen esnek bir yapıda yaratılmıştır. Damar ihtiva etmediği ve kanlanması olmadığından, beslenmesine ve artık maddelerin mercekten uzaklaştırılmasına, siliyer cisimden salgılanan ve gözün tonusunu meydana getiren göz içi sıvısı aracılık eder. Merceğin beslenmesini sağlayan göz içi sıvısında, O2 (oksijen) miktarı düşük olduğundan, mercek enerji ihtiyacının çoğunu anaerobik metabolizmayla sağlayacak şekilde yaratılmıştır. 

İris gözbebeğinin hemen arkasında bulunan göz içi merceği şeklini değiştirebilmesine uygun bir ortama yerleştirilmiştir. Mercek, kendisi için hazırlanan bu mekânda küçük iplikçikler (zinn lifleri) ile siliyer cisim denen göz bölümüne tutunmuş şekilde asılı olarak durmaktadır. Zinn liflerinin tutunduğu siliyer cisimde, siliyer kas bulunur. Siliyer cisim ile mercek arasında 0,5 mm boşluk vardır. Siliyer kas, istirahat hâlinde iken zinn lifleri gergindir ve mercek daha düz bir konfigürasyonda bulunur. Siliyer kas kasıldığında zinn lifleri gevşer ve mercek çapında küçülme, kalınlığında artma olur. Kalınlaşan mercek daha bombe (küremsi) bir şekil alır ve kırma gücü artar ve böylece göz yakını net görebilecek bir duruma gelir. Bu şekilde yakındaki cisimleri net görmek için, göz içi merceğinin kırıcılığının artması hâdisesine akomodasyon denir. Eğer siliyer kasa gelen uyarı ortadan kalkarsa, siliyer kas gevşer, zinn lifleri gerilir, böylece merceğin kalınlığında azalma yani şeklinde düzleşme olur ve kırıcılığı azalır. Bu sayede daha uzaktaki cisimleri net görecek bir vaziyet alır. 

Akomodasyon mekanizması ve yaşlılıkta akomodasyon kaybı
Uzaktaki bir cisme bakarken, birden yakındaki bir cisme bakıldığında bulanık bir görüntü meydana gelir. Bu bulanık görüntü beyindeki görme merkezine ulaştığında (oksipital korteks) buradan kalkan uyarılar, özel sinir yollarıyla Eddinger Wetsphall nükleusuna oradan da gözün siliyer kasına ulaşır. Göz içi merceğinin kırıcılığı optimum oranda artırılarak bu bulanık görüntü, biz fark etmeden çok kısa bir zaman diliminde netleştirilir. 0,35 saniye gibi kısa bir zamanda gerçekleşen bu mekanizmanın gün içerisinde binlerce defa kusursuz bir şekilde işleyişi, bu mükemmel mekanizmanın yaratıcısını hatırlatır.

Akomodasyon kabiliyeti çocukken en yüksek seviyededir ve yaş ilerledikçe gözün bu kabiliyeti giderek azalır. Çocukken yaklaşık 14 diyoptri olan akomodasyon gücüyle birlikte istirahat halinde 20 diyoptri olan mercek kırma gücü 34 diyoptriye kadar artabilir. Böylece çocuklar, yaklaşık yedi cm mesafedeki cisimleri bile akomodasyon yetenekleri sayesinde net olarak görebilirler. Yaşla beraber akomodasyon gücü azalır. 40 yaşına gelindiğinde dörtsekiz diyoptriye, 50 yaş civarında ikiüç diyoptriye düşer ve 60 yaşından sonra da akomodasyon gücü pratikte ortadan kalkmış olarak kabul edilir.

İleri yaşlarda göz içi merceği, saydamlığını kaybeder ve kesifleşerek katarakt meydana gelir. Saydamlığını kaybeden göz merceği, katarakt ameliyatıyla temizlenir ve yerine merceğin kırma vazifesini yapması için sun'i mercek yerleştirilir. Ama günümüz teknolojisi, henüz insanın kendi göz merceğinin vazifelerinin tamamını yerine getirebilen sun'î göz merceğini üretememiştir. Günümüzde ameliyatlarda kullanılan sun'î göz içi mercekleri, akomodasyon yapamamaktadır. Bu tip merceklerin çoğu, ya uzak veya yakında belirlenen bir noktaya odaklanabilen merceklerdir. Yeni geliştirilen çok odaklı (multifokal) merceklerde ise, yakını ve uzağı görmek için çeşitli mekanizmalar kullanılmakla birlikte, bu mercekler henüz insanın kendi merceğinin yerini tam olarak tutabilecek seviyede değildir. 

Yakına ve uzağa bakışta göz hareketleri
Göz hareketleri sayesinde cisimlere baktığımızda, kafamızı her zaman oynatmak zorunda kalmayız. Gözlerin aynı tarafa yöneldiği hareket tipine, versiyon tipi hareketler denir. Bu hareket tipinde sağ tarafa bakarken iki gözümüz sağa, sol tarafa bakarken de iki gözümüz sola doğru yönelir. Diğer bir hareket çeşidi ise, iki gözümüzün birbirine zıt yönde hareket ettiği verjans tipi hareketlerdir. Verjans tipi hareketler, beynin ayrı bir merkezinde kodlanan bir göz hareket çeşididir. Yakına baktığımızda gözler birbirine yaklaşırken (konverjans), uzağa baktığımızda gözler birbirinden uzaklaşarak (diverjans) aynı noktaya odaklanır. Konverjans mekanizması olmasaydı ve gözler hep aynı yöne hareket etseydi, insanlar iki gözüyle yakındaki bir noktaya odaklanamayacak ve üç boyutlu görme (derinlik hissi) olmayacaktı. 

Akomodasyon ve konverjansa ek olarak yakına baktığımızda, gözbebeklerimizde küçülme (miyozis) olur. Gözbebeklerinin küçülmesiyle cisimlerden gelen ışınlar, retinada daha iyi odaklanır. Bu sayede daha net bir görüntünün meydana gelmesi sağlanır.

Yakına baktığımızda net görmemiz için akomodasyon, konverjans ve miyozis refleks olarak aynı anda gerçekleşir ve buna uyum mekanizması denir. Bu karmaşık hâdiseler zincirinin detayları, hâlâ tam olarak anlaşılamamıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder