Popüler Yayınlar

29 Kasım 2012 Perşembe

Amerikalılar hap vermiyor 'bulgur' öneriyor

Pişirilip kurutulduğu için bulgur da küf oluşmadığını, dolayısıyla aflatoksin de bulunmadığını belirten Bayram, şunları söyledi: ''Bulgur, böcek ve larvaların oluşumuna dayanıklıdır. Raf ömrü oldukça uzun, sıcağa ve rutubete dayanıklıdır. Bulgur doymamış yağa sahiptir, beslenmede önemlidir ve ekonomiktir.Hazırlanması kolaydır. Vejeteryan beslenmeye çok uygun bir üründür. Kalp için oldukça yararlı, sindirimi kolaydır. Süt ile karıştırıldığında mükemmel, muhteşem bir gıda oluyor.'' Birleşmiş Milletler (BM) için önemli bir gıda yardım malzemesi olan bulgurun, ABD 'de savaş olasılığına karşı stoklandığını aktaran Bayram, ''Bir kadın hamile olduğu zaman bebeğin beyin gelişimi için doktorlar folik asit ilaçları veriyor, bu ilaçlar çocuğun beynini geliştiriyor. Fakat Amerikalılar bizdeki gibi hap vermiyor, onlar bulgur öneriyorlar. Diyorlar ki 'hamileyseniz ilk 3 ay içerisinde bulgur yediğiniz zaman folik asidi ilaçtan değil direkt olarak bulgurdan alabilirsiniz'. O açıdan bulgur önemli'' dedi. www.samanyoluhaber.com/saglik/Amerikalilar-hap-vermiyor-bulgur-oneriyor/889745/     AA

24 Kasım 2012 Cumartesi

Menisküs zedelenmesi en fazla kadınlarda görülüyor


Uzmanlar, sert bir hareket sonucunda dizde meydana gelen menisküs zedelenmesinin en çok kadınlarda görüldüğünü söyledi. Ufak bir zedelenme sonrası, çömelme sırasında, merdiven inip çıkarken ya da arabadan inerken dahi menisküs yırtılabileceğini aktardı.
Op. Dr. Tuluhan Yunus Emre, futbolcu sakatlanması olarak bilinen menisküs yırtılmasıyla ilgili, "Her dizde iç ve dışta birer adet olmak üzere 2 menisküs vardır. Menisküs dizde uyluk ve baldır kemiği arasında conta vazifesi görür. Ameliyat ettiğimiz hastalara baktığımızda en fazla kadınlarda menisküs yırtılması olduğunu görüyoruz. Her yaş grubunda ve farklı nedenlerden dolayı menisküste zedelenme meydana gelebilir. Genç yaşlarda sportif aktivitelerde ya da ani dönme sonucunda menisküs yırtılabilir. Orta yaş kadınlarda çömelerek yapılan işlerde menisküs yırtıkları sık olarak görülür.Yaşlılarda ise menisküs zayıflar. Doku dejenere olur ve yırtılması kolaylaşır. Ufak bir zedelenme sonrası, çömelme sırasında, merdiven inip çıkarken ve arabadan inerken dahi yırtılabilir." dedi.
SPOR YAPMADAN ÖNCE TEDBİR ALINMALI
Spor yapacak kişilerin spora başlamadan önce bir takım hazırlıklar yapması gerektiğini belirten Op. Dr. Tuluhan Yunus Emre, aksi halde şahısların sakatlanma riskiyle karşı karşıya kalabileceğini ifade etti. Emre, saha zeminine göre spor ekipmanının seçilmesi gerektiğini vurguladı. Zeminin spor yapmaya elverişli olup olmadığına bakılması ve uygun spor ayakkabı giyilmesini belirten Emre, spor alanında ilk yardım yapabilecek deneyimli elemanın bulunmasının önemli olduğunun altını çizdi. Yanlış bir hareket sonucu sakatlanan kısma hemen buz kompresi yapılmasının da iyileşme sürecini azaltacağını söyledi.
Emre,spor sakatlıklarını önlemek için şu uyarılarda bulundu: "Bir spora başlayacaksanız yeterli oranda antrenman yapmalısınız. Her spordan önce 5-10 dakika ısınma hareketi yapılmalı. Kesinlikle tok karnına spor yapılmamalı ve spora göre ayakkabı, giyim eşyası seçilmeli.Tercih edilen sporun kurallarını çok iyi bilinmeli, spora göre diz, el, baş ve dişler için koruyucu araç kullanılmalı. Sakatlıkların önlenmesinde dinlenmenin ayrı bir önemi vardır. Yorgun olarak yapılan spor sonrası sakatlık oranlarında önemli derecede artma görülmektedir."
http://www.zaman.com.tr/aile-saglik/meniskus-zedelenmesi-en-fazla-kadinlarda-goruluyor/2019355.html

23 Kasım 2012 Cuma

Uykusuzluk yaşlandırıyor!


Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Aslan , uykusuzluğun yaşlılığı hızlandırdığını söyledi. Prof. Dr. Aslan, her insanın bir ritmi olduğunu vurgulayarak, "Kimi insan 8 saatlik, kimi de 9 saatlik bir uyku sonucunda yataktan dinç olarak kalkar." dedi.AKÜ Atatürk Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu tarafından düzenlenen konferansta konuşan Aslan, stress, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam, öğün dışı atıştırmalar, alkol, uyuşturucu, kirlilikler (hava, gürültü, vb.), beslenme alışkanlığı, uykusuzluk, karaciğer rahatsızlıkları, böbrek yorgunluğu, yanlış solunum gibi faktörlerin yaşlılık göstergeleri üzerinde etkili faktörler olduğunu belirtti.Aslan, "Yaşlılık göstergeleri üzerine faktörler çok fazla ancak en önemli faktör, hayata nasıl baktığınızdır. Bu nedenle stres, hayata kazandırdığınız anlama göre 'var ya da yok' olan bir kavramdır. Hayatınızda stres varsa, yaşlılık üzerindeki diğer faktörler de katlanarak artıyor. Bir kişide şikayet yazılımı varsa, bunun doğal çıktısı strestir. Yaşlılığı etkileyen faktörlerden biri olan sigara kullanımı, öncelikle beyin sağlığı için bırakılmalıdır. Öte yandan hiç gerek yokken alınan ağrı kesiciler ve gerektiğinden fazla uyumak da yaşlılık üzerindeki faktörler arasındadır." dedi.Prof. Dr. Aslan, hava, gürültü, kimyasal kirlilik gibi kirliliğin her türlüsünün yaşlılığı hızlandırdığını anlattı. Aslan, "Hava kirliliğinden kastım, özellikle tozdur. Toz kadar yaşlılığı hızlandıran bir ikinci hava kompenanti yoktur. Bu yüzden bir belediye başkanın bir kente ya da beldeye yapabileceği en büyük iyilik, tozu ortadan kaldırmaktır. Bu konuda mutlaka çözüm yolunun bulunması gerekir." diye konuştu.   CİHAN                                                                                               http://www.samanyoluhaber.com/saglik/Uykusuzluk-yaslandiriyor/885830/

8 Kasım 2012 Perşembe

Her iki ilaçtan birini yanlış kullanıyoruz


Yanlış ilaç kullanımının önemli bir ekonomik kayıp olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Saim Berçin, "Dünyada kullanılan her iki ilaçtan biri yanlış kullanılmaktadır." dedi.
Doğru ilaç kullanımı için öncelikle hastalığın doğru teşhis edilmesi gerektiğini belirten Dr. Berçin, "Doğru ilacın seçilip, uygun dozda uygun sürede kullanılması gerekiyor. Ama gerek ülkemizde gerek dünyada ilaçlar son derece bilinçsiz tüketilmekte. Ülkemizde öncelikle yanlış antibiyotik tüketim alışkanlığı bulunmakta, bunun sonucunda antibiyotiklere karşı büyük bir tolerans gelişmekte ve antibiyotikler bir çok enfeksiyon ajanına karşı etkili olmamakta." şeklinde konuştu.
        İkinci önemli yanlışın, ağrı kesicilerin kullanımı olduğuna değinen Dr. Berçin, şu bilgileri verdi: "Amerika Birleşik Devletleri'nde kullanılan ilaçların yaklaşık yüzde 20'si kalp ve damar ilaçları, santral sistemine etki eden ilaçlar iken ülkemizde en çok antibiyotik ve ağrı kesiciler kullanılmakta. Kullanılan ilaçların çoğu reçetesiz ya da komşusundan görerek talep edilen ilaçlar. Bunlardan dolayı hem ciddi sağlık sorunları oluşmakta hem tedavi gecikmekte hem de büyük bir ekonomik kayıp yaşanmakta."

7 Kasım 2012 Çarşamba

Kur’an’da resmedilen insan tipleri


Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, hâdiseleri tahlil ederken hedefte hususî bir şahıs olmaz.
Fakat şu ayetler her insan için ya da belli tipler için, hemen her zaman söz konusu olabilecek davranış, inanış ve aldanış biçimlerini sergiler: “İnsan bir sıkıntıya maruz kalınca gerek yan yatarken, gerek otururken veya ayakta iken, Bize yalvarıp yakarır. Ancak Biz onun sıkıntısını giderince de, sanki uğradığı dertten dolayı Bize yalvaran kendisi değilmiş gibi çeker kendi yoluna gider. İşte (hayat sermayelerini boşuna harcayıp) haddini aşanlara yaptıkları işler böyle süslü gösterilmiştir.” (Yûnus, 10/12)
Dikkat edilirse ayet şu ya da bu kimseye değil, mutlak manada insana ait bir hususiyeti tespit eder ve bu konumda bulunan insanın hâlet-i ruhiyesini enfes bir üslûpla dile getirir.
Evet, insan, kendisine herhangi bir zarar isabet ettiği; meselâ oğlu-kızı veya hanımı vefat ettiği; bağına-bahçesine bir zarar geldiği, işleri tamamen tersine dönüp ticaretinde iflasa gittiği zaman durup dinlenmeden Rabb’ine dua eder.
Sonra Allah, onun başına gelen musibeti ve zararı kaldırdığı, işlerini yeniden denge ve düzene soktuğu zaman aynı insan öyle bir tavır takınır ki, sanki hiç o musibetlere maruz kalmamış, hiç el açıp Allah’a yalvarmamış ve yana yakıla Mevlâ’ya teveccüh etmemiş biri gibi oluverir.
Nimetlerin Şımarttığı Karakterler
Bu çizgide bir başka ruh hâleti münasebetiyle de Kur’ân şöyle der: “İnsana ne zaman bir nimet versek hemen Allah’tan yüz çevirir ve yan çiziverir…” (İsrâ, 17/83)
Kur’ân’ın, karakterini tasvir ettiği bu tip, Allah’ın kendisine ihsanda bulunmasına, nimetleriyle serfiraz kılmasına karşılık sanki elde ettiği bu nimetleri sebepler vermiş veya onları kendisi yaratmış gibi bir tavra girer.
Aslında Kur’ân’ın çok veciz olarak ifade buyurduğu bu insan tipi, her asırda karşımıza çıkan ve çıkabilecek olan bir karakteri simgeler. Evet, mazhar olduğu nimetleri ifade ederken; “Bunlar benim ilmim ve mârifetimle elde ettiğim şeylerdir.” (Kasas, 28/78) diyen insanların sayısı hiç de az değildir.
Kur’ân, o nurlu ifadeleriyle ayrı bir tipi de şöyle anlatır: “…Ona bir zarar dokununca hemen umutsuzluğa düşer.” (İsrâ, 17/83)
Aslında bu da bir kâfir karakteridir. Çünkü ümitsizlik kâfirin şiarı ve onun ayrılmaz vasfıdır. Evet, küçük bir zarara maruz kaldığında hemen ümit dünyası yıkılıp altüst olan, elbette sağlam bir mü’min olamaz.
Bazen de Kur’ân, değişik karakterleri resmederken karşımıza gösteriş ve çalım budalası bir karakteri çıkarır: “Onları gördüğün zaman kalıpları göz doldurur (ve dikkatini çeker), konuştuklarında durur sözlerini dinlersin, (sözlerini allayıp pullayarak konuşurlar, dinletirler ama) aslında onlar elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her bağırtıyı kendi aleyhlerinde sanırlar…” (Münâfikûn, 63/4)
Burada Kur’ân, dönek bir karaktere ait bulanık bir tip resmetmektedir. Bu, sokakta, evde bir türlü; insanlar içinde bir başka türlü görünen zıp orada zıp burada bir tiptir. Böyle bir karaktere sahip kişiler her sayhayı kendi aleyhlerine zannederler. O kadar korkaktırlar ki, çevrelerinde hafif bir ses, bir sayha duyuluverse ya da gök gürleyip şimşek çaksa ödleri kopuverecek gibi olur. Zayıf ve yüreksiz olduklarını gizleyemez ve hemen kendilerini ele verirler.
Yapmadıkları Şeylerle Övünenler
Şimdi bir de Kur’ân’ın, ipliklerini birer birer pazara çıkardığı şu durumlarına bakın: “O ettiklerine sevinen, yapmadıkları şeylerle övülmeye bayılan kimselerin, azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.” (Âl-i İmrân, 3/188)
Ayetten de anlaşıldığı üzere insanlar içinde, yaptıkları şeylerle methedilmeyi isteyenler onlar olduğu gibi, yapmadıkları şeylerin kendilerine mâl edilmesini isteyenler de yine onlardır. Bunların hayır adına yaptıkları işlerden tek maksatları, dertleri, davaları halk arasında medh u senaya mazhar olmaktır.
Bir de, Kur’ân’ın nazara verdiği şu ikiyüzlü tipe bakın: “İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları hâlde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık.’ derler.” (Bakara, 2/8)
Kur’ân’ın resmettiği bu tipe uyan insanlar, inanıyor gibi gözükürler, ama kendi yandaşları ile baş başa kaldıkları vakit tamamen değişik bir ifade sergilerler. Bunlar, “Allah’a ve ahirete inandık.” derler, fakat aslında onlar Allah’a da, ahirete de inanmış değillerdir. Nitekim kimi insanlar: “Ben de Allah’a inanıyorum, babam hocaydı, dedem hafızdı, ninem günde beş vakit namaz kılardı…” gibi laflar ederler. Oysa önemli olan dedenin, ninenin edip eylediklerinden daha ziyade kişinin kendi durumudur ve asıl olan da odur.. Evet, önemli olan, kişinin babasının hoca oluşu değil, gönlünde İslâm adına ne kadar heyecanının olduğudur.