Popüler Yayınlar

15 Aralık 2013 Pazar

Mandela supported mosque construction in Johannesburg, says businessman


Turkish businessman Ali Katırcıoğlu, who sponsored the construction of an Ottoman-style mosque complex, called the Nizamiye Külliyesi, in the South African city of Johannesburg, has said legendary South African leader Nelson Mandela, who passed away earlier this month, extended great support to the construction of the mosque complex.

Katırcıoğlu said when he first went to Johannesburg to launch the mosque project, he met with Max Sisulu, the current parliament speaker and asked him to arrange an appointment with Mandela for him.

“I told Mr. Sisulu that I very much wanted to see Mandela, who worked hard for the salvation of South Africa and whether I could have a meeting with him. ‘Let me think about this,' Sisulu told me. A few hours after our meeting, I received a phone call from him telling me that Mandela would be waiting for me at 12 p.m. the next day,” said Katırcıoğlu, adding that he was very surprised to get a swift response from Mandela.

The businessman said although he was told to obey some rules before his meeting with Mandela, such as not approaching him too closely or asking too many questions, he was very surprised to see the South African leader stand up with great humility to greet him.

“I could not help embracing him. He hugged me, too. We were like two brothers. … Watching this, all the security guards were surprised. Everyone was looking at us,” he said.

Katırcıoğlu said he asked for Mandela's support for the mosque complex project during their meeting.

“I explained the project to him. He understood the project, said it would be beneficial for the region and that he would always provide support for it. He also requested that we include a medical center in the project because there were many people with health problems in the country. This was an order for us. Upon his request, we added a medical clinic to the project. Its construction has finished and it will begin to offer medical services to the people very soon,” he said.

Katırcıoğlu also said he wept upon learning the news of the death of Mandela.

“It was like I lost either my father or brother because his support, which I always felt behind me, had disappeared,” he said.

In the meantime, South Africa-based Turquoise Harmony Institute has released a condolence message for Mandela.

“History will not forget Mandela, who ended the world's most racist regime,” the statement said.

Last April, Mandela's wife Graça Machel, accepted the Fethullah Gülen Peace and Dialogue Award from the institute.

Published on Today's Zaman, 13 December 2013, Friday

14 Aralık 2013 Cumartesi

Soğan suyu ile hastalıklardan kurtulun

“Doğal antibiyotik” olarak adlandırdığımız soğan; A, B, ve C vitaminlerinin yanı sıra fosfor, kükürt, iyot ve silis gibi birçok faydalı elementleri de bünyesinde barındırır. Zengin besin değerine sahip olan soğanın su ile kaynatılarak veya rendelenerek elde edilen suyu birçok hastalığa karşı şifa oluyor.
İşte soğan suyunun faydaları:
* Kış aylarında bol bol tüketilmesi soğuk algınlığı, öksürük, bronşit, boğaz ağrısı gibi hastalıklara karşı korumakla beraber, bu hastalıkların iyileşmesine de yardımcı olur. Balgam söktürücü özelliğine de sahiptir. Bal ile karıştırılarak da içilebilir.
* Soğan suyunda bulunan bileşenlerin bronşital astım krizlerine de faydalı olduğu gözlemlenmiştir.
* Bağışıklık sistemi, sindirim sistemi ve kalbin güçlenmesine yardımcı olur.
* Kanser (kolon, böbrek, gırtlak, göğüs, prostat, yumurtalık kanserleri), kalp ve damar hastalıkları, kemik erimesi gibi hastalıklara karşı koruyucudur. Vücuttaki tümörlerin büyümesine de engel olur.
* Kan pıhtılaşmasını düzenler, kansızlığa karşı da etkilidir.
* Kan şekeri ve tansiyonun düşmesine yardımcı olur.
* Damar tıkanıklıkları ve dolaşım bozukluklarını giderir.
* Bağırsakları çalıştırır ve temizler. Vücutta toplanan ödemin atılmasını sağlar.
* İştah açıcı özelliğe sahiptir...

9 Aralık 2013 Pazartesi

Çocuklarımıza yaptığımız en büyük kötülük!

Ordu Özel Sahil Koleji'nde düzenlenen 'Aile İçi iletişim, Çocuk Başarısında Anne-Baba Etkisi ve Rolü' konulu seminerde Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlisi Eğitimci-Yazar Efkan Yeşildağ, ailelelere önemli mesajlar verdi. Seminere çok sayıda veli katıldı.
Efkan Yeşildağ, çocuk yetiştirme konusunda yapılan yanlışlar ile ilgili olarak, "Rahatına çok düşkün bir nesil yetiştiriyoruz. Kendimiz aç açık kalıyor, ancak çocuklarımızı aç açık bırakmıyoruz. Belli bir yaşa gelmiş olmasına rağmen yatağını, odasını anne topluyor, yemeği, ütüyü, çamaşırı anne yapıyor, hatta çocuğum aman yorulmasın diye ödevlerini bile anne yapıyor. Bu şekilde yetişmiş olan nesiller yarın evlendiklerinde bekliyor ki yine birileri bu işleri yapsın. Karşı tarafa hadi beni mutlu et diyor. Karşı tarafın kendisini mutlu etmesini bekliyor. Daha sonra 'geçinemedik ayrılmak istiyoruz' diyorlar. Çocuklarımıza iyilik değil kötülük yapıyoruz. Çocuklarımızla rahatı değil hayatı paylaşmalıyız. Ailecek yaşadığımız sıkıntıları çocuklarımızla uygun bir dille paylaşmalıyız. Hep hatasız çocuk bekliyoruz. Kendimizin hatalarını görmüyoruz. Hata yapmak kötü bir şey değildir. Çocuklarımız hata yapma korkusu ile iş yapamaz oluyorlar. Hata yapmayan değil hatasından dersler çıkaran çocuklar yetiştirmeliyiz. Çocuğun, kendi problemlerini kendisinin çözmesi sağlanmalı." dedi.
"AKSİ HALDE ÇOCUĞUNUZ HİÇBİR ZAMAN SEVGİYE DOYMAYACAK"

Aile içerisindeki bireylerin rolünü de tanımlayan Yeşildağ, annenin görevinin sevgi ve şefkat olduğunu, babanın ise ailede otoriter ve güçlü olması gerektiğini söyledi. Çocukların kendilerine özgüven duyması ve sorumluk sahibi olması için ebeveynlerin onlara güvenmesi ve sürekli sorumluk vermesi gerektiği söyledi. Özellikle annelerin çocuklarına mutlaka sevdiğini söylemesi gerektiğini ve bunu karşılıklı değil içgüdüsel olarak çocuğuna hissettirmesi gerektiğini belirten Efkan Yeşildağ, "Aksi halde çocuğunuz hiçbir zaman sevgiye doymayacak ve ömrü boyunca etrafındaki bireylerde bunu arayacak. Aradığını bulamayınca da bunalıma girmeye mahkum kalacak."...

4 Aralık 2013 Çarşamba

İş ve özel hayattaki sıkıntılar, panikatağı tetikliyor

Türkiye’de her 100 kişiden dördünde görülen panik atak hastalığı, toplum genelinde giderek yaygınlaşıyor.

Özellikle iş hayatındaki zorlayıcı çalışma ortamı ve özel hayatta karşılaşılan sıkıntılar, panikataklarını iki kat artırıyor. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kürşat Altınbaş, çevre faktörlerinin, sıkıntılı çalışma ortamlarının ve travmatik sebeplerin, hastalığın ortaya çıkmasına ya da şiddetlenmesine yol açabileceğine dikkat çekiyor. Panikatağın kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görüldüğünü, en önemli belirtilerinin kalp çarpıntıları, terleme ve nefes darlığı olduğunu aktaran Kürşat Altınbaş, şu bilgileri dile getiriyor: “Aslında halk arasında panikatak olarak bilinse de hastalığın doğru adı panik bozukluğu. Panik atakları, hastalığın belirtilerinden bir tanesi. Tekrarlayan panik ataklarına eşlik eden, ‘Ataklar bir daha olur mu?’ kaygısı, biz ona beklenti kaygısı diyoruz ve bazen buna eşlik eden kaçınmalar, hastalığın bütününü oluşturuyor. Hastalık belirtisi daha çok kalple ilgili; kalp çarpıntısı, terleme, ölüm korkusu yaşama, kaygılar, solunum sistemiyle ilgili nefes darlığı, nefes alamama gibi belirtiler. Mide bağırsak sisteminin etkileri, bazen düşünsel belirtilerin eşlik ettiği bir tablo aslında. Panik bozukluğunun tek bir nedeni yok ama bizim biyopsikososyal model dediğimiz biyolojik, psikolojik ve sosyal çevresel etkenlerin bütünüyle ortaya çıkan bir hastalık, panik bozukluğu...

2 Aralık 2013 Pazartesi

Fazla çalışmak zekâ geriliğine yol açıyor

American Journal of Epidemology dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre haftada 40 saatin üzerinde çalışan ve bunu sürekli yapanların zekâsı zamanla geriliyor.
Araştırmanın sonuçlarına göre sürekli olarak haftada 40 saatten fazla çalışmak, verimliliği artırmadığı ve kariyer için de faydalı olmadığı gibi çalışanın hasta olmasını kolaylaştırıyor.
Araştırmada özellikle eğitim düzeyi yüksek olan kişilerin meslekte aşırı mesai yapma eğilimi gösterdiği ve bu sayede oluşan stresi ise yemek ve alkol ile gidermeye çalıştığı, daha az uyuduğu ve bunun sonucunda da hata yapmaya daha açık hale geldiği kaydedildi.

Başka bir araştırmada ise haftada 40 saat çalışan ekiplerin haftada 80 saat büroda kalan ekipler kadar üretim yaptığı saptandı...