Birçok evli çift, evliliklerinde sıkıntılı süreçler atlatsalar da hayatları normale dönmüş gibi görülür. Sohbet edebilirler, konuşup gülebilirler. Fakat hep bir şeyler eksik gibidir. Bu arada çocukların doğum ve büyütme süreçleri, iş koşturmaları, ailelerin dost ve arkadaşların gidip gelmeleri derken eşler yaşadığı problemi bir türlü çözemezler.
Her evli çiftin gönlünde bir yastıkta bir ömür sürmek vardır. Özellikle evliliğin ilk yılları, kurulan yuvanın temelini teşkil eder. 30-40 yıllık evliliklere, çocuklarını birlikte evlendiren, torunlarını birlikte büyüten eşlere gıptayla bakılır. Ne var ki her mutlu evlilik uzun ömürlü olamıyor. Bilhassa evliliğin ilk iki yılı eşlerin birbirine karşı duygularının yoğun olması, bağlılığı kolaylaştırsa da sorun yaşamayan eşler çok azdır. Bu sorunlar en çok bütçe anlaşmazlığı, ailelerle ilgili sorunlar, nerede oturulacağı, ailelere yardım ve ziyaret, tatillerin nasıl değerlendirileceği, romantik ve cinsel beklentiler, sorumluluklar, özbakım gibi konulardır. Önemli olan bu sorunların ne şekilde çözüldüğüdür.
Problemlerin çözümünü zorlaştıran en önemli sebepler ise öfke kontrol problemleri, güzel üslup kullanmama, o anda konuşulan konuya değil daha önce yaşanan bir olumsuzluğa takılmaktır. Evliliğin başında bazı meseleler tatlıya bağlanmış sanılsa da problemler sağlıklı bir şekilde çözülmediğinde eşlerin birbirine karşı tutum ve davranışları sağlıksız şekilde gelişir. Evliliğin ilerleyen yıllarında bazen eşler arasındaki bir tartışma geçmişte yaşanan bütün olumsuzlukların, karşılanmayan bütün ihtiyaçların sıkıntısını su yüzüne çıkartır. Uzun yıllar süren evliliklerde biriken sorunlara tahammül edilememesinde eşlerin karşılıklı ihtiyaçlarının karşılanmamasıyla birlikte yaşanan stresler de etkilidir. Aynı şekilde yaşa bağlı hormonal, ruhsal değişikliklere bağlı olumsuz duygu ve düşünceler de öneme sahiptir. Orta yaşta çok görülen kronik hastalıklarla birlikte gelişen depresyonun etkisi de yadsınamaz. Yine bu süreçte çocukların ergenlik döneminin meydana getirdiği stres de problemlere tahammülsüzlüğü artırmaktadır. Buna eşlerin birbirine destek vermediği bütün sorumlulukların stresi ilave olur. Eşlerden biri gelişen tahammülsüzlükle evliliğin sonlanmasını isterken diğeri ne kadar vazgeçirmeye çalışsa da ya etkili olmaz ya da terk edilme duygusunun meydana getirdiği alınganlıkla öfke duygularını körüklediğinden çabuk yorulur. Dışarıdan mutlu görünen eşlerin aldıkları ayrılık kararı ailelerinde ve sosyal çevrede de hayal kırıklığına yol açar. Eşler geriye dönmek istediklerinde ise birbirine güvenleri sarsılmış olduğundan başta gösterebilecekleri çabadan çok fazlası gerekir. Yine de zararın neresinden dönülürse kârdır. Birlikte profesyonel yardım alarak bu aşamada bile kurtarılabilen çok evlilik var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder