Popüler Yayınlar

14 Aralık 2011 Çarşamba

Arzın derinliklerine doğru : Ateş çukurları


Yer altı kuvvetlerinin kaynağı, kısmen gezegenimizin tahmini 4,5 milyar sene önceki oluşumuna dayanan, kısmen de tabiî radyoaktivitenin neticesi olan muazzam ısı enerjisidir. Öncelikle hemen hemen bütün kayaçlarda bulunan uranyum, toryum ve potasyum atomları, parçalanmaları esnasında dışarıya ısı yayarlar. Yer küresi, tümü ile ele alındığında, bu yolla yaklaşık 40 milyon megawatt enerji (takriben 4000 büyük atom santralinin yüksek enerjisi kadar) yaymaktadır. Bununla beraber, yer küreye ait bu ısı eşit olarak dağılmamakta; bazı yerlerde sıcak ve hafif kütleler yükselirken, diğer yerlerde soğuk, ağır kütleler derinlere inmektedir. Bu devamlı yukarı ve aşağı hareketler jeologların, "manto" adını verdikleri katı yer kabuğu tabakasının birkaç kilometre altından başlar ve yer küresi çekirdeğinin sınırı olan, yaklaşık 3000 km derinliğe kadar ulaşır.Burada kayaçlar üzerine yükleyen büyük basınç altında artık sıvı hale gelmeselerde plastik özelliğe sahiptirler ve karşı konulmaz bir kuvvetle yılda sadece bir kaç santimetre hareket edebilmektedir.
Yer kabuğunun kalınlığı yer küresi yarıçapına kıyasla ancak yumurta Kabuğu mesabesindedir. Yer altındaki basınç ve akıntıları durduramayan bu kısım, görünüşe göre, birbirinden bağımsız olan "plastik manto" kayaçlannın üzerinde yüzmek sureliyle yer kürenin üstüne sürüklenmiş levhaların bir mozayiğidir. Bu levhaların bazıları daha hafif kayaçları, kıtaları ihtiva ederler. Kıtalar, dünyanın büyük kısmını kaplayan okyanusların üzerinde yükselmişler ve bu sürüklenmeye katılmışlardır. Yer bilimcileri bu hâdiseyi "levha tektoniği" olarak adlandırmaktadırlar.

Okyanusların ortaları, muazzam çukurları ve yüksek kenarları ile dünyadaki en büyük genişleme sahalarıdır. Bu genişleme sahalarında, sıcak manto materyalinin yukarıya çıkışı Özellikle kuvvetlidir; bu çıkış bu esnada yer kabuğunun altına kadar ulaşmış bulunan sıcak materyali yanlara doğru sıkıştırır ve kabuk plakalarını yılda 1 ila 9 cm hızla yana sürükler. Araştırmacılar, bu genişlemeyi ''deniz tabanının genişlemesi" olarak tanımlamaktadırlar. Meselâ Afrika ve Avrupa, bu şekilde Amerika kıt'asından gittikçe daha fazla ayrılmaktadır. Ancak, yükselen manto materyali (peridotit) mantonun derinliklerinden erimiş (mağma) olarak çıkmaz. Özellikle peridotitin bazı kısımları önce yer kabuğunun birkaç bin metre altında erirler, Çünkü, kayaç burada öyle büyük ve muazzam bir basınca maruz kalmaktadır ki, onu meydana getiren maddeler aslına nazaran dörtte bir düşük erime sıcaklığıyla eriyebilmektedir. Meydana gelen mağma, bilahare daha da yukarıya çıkmakta ve okyanus plakalarının sürüklenme hareketi ile meydana gelmiş olan boşluğu yavaş yavaş kapatmaktadır.

Okyanus çukurunda suyun bittiği noktadan itibaren ortalama 2-3 kilometre derinlikte gözden uzakta meydana gelen bu hâdiseler, yer volkanizmasının da temelini oluşturmaktadır. Bütün dünyada yer yüzüne çıkan yıllık ortalama 6-8 km3 magmanın 4-6 km3'ü okyanus ortalarındaki bu sırtlardan yukarı çıkmaktadır. Bu şekilde, Okyanus ortalarındaki sırtların su yüzeyinin üzerine yükseldiği iki yer vardır: Güney Afrika Djiboutisi'ndeki Afar-üçgeni ve izlanda... Ateşten ve buzdan ibaret olan İzlanda okyanus ortası volkanizması için çok buudlu bir açık hava laboratuarı görünümündedir. Orta Atlantik sırtları, adanın üzerinde kuzeyden güneye uzanır ve adayı binlerce çatlakla doğu ve batı olmak üzere ikiye ayırır. Sayısız volkanlar, bu merkez çatlaklar bölgesinde meydana gelmektedir. Bununla beraber çatlak volkanlar tipiktir. Yüzeyde sadece geniş lav sahaları vardır. Okyanus ortası sırtlarındaki bazalt lavları umumiyetle akıcı bal gibi, 1000 İla 1200 °C sıcaklıkta zemine yayılmaktadır. 1963-1964 yıllanıl da "Suıtsey" adlı volkan ada Güney izlanda kıyısının önündaj denizden ateş fıskiyeleriyle yülfl seldiğinde, jeolojik olarak alışılmamış bir durumla karşılaşılmıştır. Bu esnada kaynak yerlerinden denizin altında da mağma yükselmiş ve zaman zaman yeni volkan adalarının oluşmasını sağlayan okyanus plakalarının birbirini ittiği müşahede edilmistir.
Okyanusların görülmeyen derinliklerinde cereyan eden volkanik yapılanmanın ne olduğu "jeolojik madalyon"un sadece bir yüzüdür. Normal şartlarda 510 milyon km2lik dünya yüzeyinde yer kabuğunun büyük bir kısmının tahrip olmakla yüz yüze kalması beklenirdi. Ancak, yarattığı her sistemin tasarrufunu elinde tutan Yüce Zat (cc) burada, belki de hâlâ gerçek mânâsına erişilememiş birtakım tektonik hareketlerle, bu tahriblere müsaade etmeyerek yer küresini insanoğlu için emin bir beşik olarak muhafaza etmektedir.
Bu tektonik hâdiselerde okyanus ve kıt'a plakalarının çarpıştığı her yerde ağır okyanus plakası kendisini hafif kıt'a plakasının altına itmekte ve tekrar mantoya dalarak orada erimektedir. Levha kenarından 100 ila 300 km uzaklıkta, batan kabuk plâkasının üzerinde ise volkan kuşağı meydana gelmektedir. Volkan taşlarının kimyevî bileşimleri sayesinde petrologlar mağmanın sıvılaşma zamanlarını gerçeğe yakın bir şekilde tespit edebilmektedirler. Okyanus levhalarının yavaş yavaş ısınması ve yaklaşık olarak 1500 °C'da buharlaşmaları sebebiyle ortaya çıkan gazlar, kıt'a plâkasının altında yer alan 'peridotit mantonun' içine girmekte ve onun ergime ısısını öyle düşürmektedir ki, burada mağma meydana gelmekte ve yukarı çıkmaktadır.
Bütün kıt'a volkanizmasının yaklaşık dörtte üçü levhaların çarpıştığı bölgelerde meydana gelmektedir; bunun % 95'ini İzlanda'dan Alaska'ya, Ahleut takımadalarının üzerinden Asya'ya ve Rus Yarımadası Kamçatka, Kuril adaları, Japonya, Marianalar, Filipinler ve Malezya üzerinden Yeni Zelanda'ya kadar uzanan Zirkum pasifik volkan kuşağı meydana getirmektedir. Hemen hemen bütün "subduktion"volkanları ortak bir özelliğe sahiptir: Bunlar çok kuvvetli patlarlar. "Subduktion" bölgelerinde kıt'a levhası oldukça kalın olduğu için magmanın yükselmesi uzun sürer. Bu sebeple de biraz soğur, sertleşir; neticede dehşetli püskürmeler meydana gelir. Endonezya'nın Sombabwa adasındaki Tambora yanardağı 1815'de yaklaşık 150 milyar metreküp külü, atmosferin 70 km yüksekliğine kadar fırlatmıştır. Öyle ki, bu esnada kuzey yarımkürede yaz mevsimi değişmiş yazın ortasında kar yağışları görülmüştür. Bu bölgede mahsüller bereketsiz olmuş ve bunun sonunda açlık ve kıtlık başgöstermiştir. İlâhî ikaz burada yanardağlar eliyle mevsimleri ters-yüz ederek kendini göstermiş ve insanoğluna aczini bir defa daha hatırlatmıştır.
Yukarıda ifade edilen bir volkanizma tipini gözetlemek ve incelemek için uzaklara gitmemize hiç lüzum yoktur. Akdeniz bölgesindeki Afrika plâkası ve daha birçok küçük plâkalar Avrasya'nınki ile çarpışmaktadır; burada yer kabuğu zayıflamıştır ve dolayısıyla Stromboli, Etna ve en tanınmış olan Vezüv hâlâ güçlü birer patlayıcı barut fıçısı olarak hala tütmektedir.
Yanardağ faaliyeti olan volkanizma en çok levha hareketine bağlıdır. Ancak, istisnaî olarak kıt'a ve okyanus kabuk levhalarının altında ortada bulunan kor sıcaklığında ve sakin görünen mağma odacıkları vardır. Onların erime zamanları oldukça karışıktır ve bariz bir şekilde mantonun derinliklerinde gizli dururlar. Volkanologlar burada da hafif, uçucu maddelerin manto kayaçlarının erime noktasını düşürdüğünü ve bu suretle büyük miktarda mağma meydana getirdiğini tahmin etmektedirler.
Dünyanın en sıcak lavları Hawai'de görülür ve lavların sıcaklığı 1250 °C'ye kadar çıkabilir. Yıllarca devam eden ve 100 milyon metreküp lav çıkaran patlamalar Hawai'de sıkça görülen vak'alardandır; dünyada başka hiçbir yerde ferdî volkanlar kısa bir jeolojik zamanda bu kadar çok lav püskürtmemiştir.
Çoğu zaman yıkıcı olan tesirlerine rağmen, yanardağların insanoğlu için faydalan oldukça çoktur. Buradan dağılan ince küller, sıcak iklim bölgelerinde zamanla çok verimli topraklara dönüşmektedir. Birçok maden yatağı bölgesi volkanik olarak meydana gelmiştir. Daha da ötesi, yanardağlar, yani volkanlar devamlı karbondioksit yayarlar ve dolayısıyla da atmosferde tabiî bir sera tesiri meydana gelmesine vesile olurlar. Bilim adamları, bu sera tesiri dolayısıyla yer küremizin bir buz küresi haline gelmekten korunduğuna da inanmaktadırlar. Bu demektir ki, dehşet saçan, yerin derinliklerindeki bu cehennemî ateş çukurlarına, aynı zamanda yeryüzündeki muazzam ve mükemmel hayatiyetin korunması için de bir rol verilmiştir.


Ziya AYDIN
Sizinti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder